Metin Ekal 2001 yılında İstanbul’da yaşıyordu. Boğaziçi Üniversitesi mezunu olan Ekal, çalıştığı bankanın üst düzey yöneticisiydi. O yıllarda çiftçilikle ilgisi doğduğu topraklardı. Ekal’ın doğduğu topraklar bugün pamuk denince ilk akla gelen yerlerden biri olan Amik Ovası. Amik Ovası başta Asi nehri olmak üzere, Karasu ve Afrin Çayı ile besleniyor.
Pamuk üreticisi Metin Ekal , “ Son yıllarda her ne kadar vazgeçirilmeye çalışılsak da ekim yapıyoruz. Ama ekim alanlarımızda minimumlara düştü” diyor.
Metin Ekal 2001 yılında İstanbul’da yaşıyordu. Boğaziçi Üniversitesi mezunu olan Ekal, çalıştığı bankanın üst düzey yöneticisiydi. O yıllarda çiftçilikle ilgisi doğduğu topraklardı. Ekal’ın doğduğu topraklar bugün pamuk denince ilk akla gelen yerlerden biri olan Amik Ovası. Amik Ovası başta Asi nehri olmak üzere, Karasu ve Afrin Çayı ile besleniyor. Amik ovasını da içine alan Hatay da pamuk üretimi çok eskiye dayanıyor. Bundan çok değil 10 yıl önce pamuk ekimi 600 bin dekarla başlarken son yıllarda Asi Nehri’ndeki su azalmalarından dolayı , yani susuzluktan kaynaklı ekim alanı pamuktan mısıra kaydı. Pamuk nisan ayında ekiliyor , ilk suyunu haziran ayının ortalarından sonra istiyor. Mısır ise Şubat ayında ekiliyor , haziran ayında sulaması bitmiş oluyor. Asi Nehri’ndeki su azalmaları ise Türkiye’nin su bölüşümü denince ilk akla gelen komşusundan kaynaklanıyor. Son yıllarda artan kuraklıktan dolayı Suriye , Asi Nehri’ni içme suyu olarak da kullandığından barajları kapatıyor. Özellikle yaz döneminde Amik ovasında su ihtiyacı artıyor. Ovaya bırakılan su ise tarımsal sulama için yetmiyor. Aynı zamanda çiftçi de olan Metin Ekal’ın babası 2001 yılında hayatını kaybetmiş. Metin Ekal için karar zamanı gelmiş ; ya iyi bir işi ve alıştığı hayatının olduğu İstanbul’u tercih edecek ya da baba mirası topraklara sahip çıkacak ve merkezine pamuk üretimini alan profesyonel çiftçiliğe başlayacaktı. Ekal o günleri şöyle anlatıyor : “ çiftçiliğe başlarken iyi bir işim vardı. Bir karar vermem gerekiyordu , çiftçilik mi , profesyonel iş hayatımı ? O zaman yaptığım analiz ve fizibiliteler doğrultusunda çiftçilik cazip geldi. Profesyonel hayattan vazgeçtim. 25 sene İstanbul’da yaşadım. Geldim çiftçiliğe başladım.” Verdiği önemli karar sonrasında kolları sıvayan Ekal , hemen mevcut durumu analiz etmeye başlamış. O yıllarda 800 dönüm arazisi bulunan Metin Ekal , bunun yeterli olmayacağını fark etmiş. Aldığı icarlarla bugün 1800 dönüm bir araziye sahip olan Ekal , arazisinin yaklaşık 3 te birine pamuk ektiğini belirtiyor. Arazisinde kalan bölümlere de mısır ve buğday eken Ekal ,”pamuk , içinde bulunduğumuz Amik ovasının vazgeçilmezidir. Son yıllarda her ne kadar vaz geçirilmeye çalışılsak da ekim yapıyoruz. Ama ekim alanlarımızda minimumlara düştü.” Diyor.
Ekal , bugün olsa çiftçilik yerine profesyonel hayatı tercih edeceğini de vurguluyor. Nedeni ise son derece çarpıcı , Ekal pamuk üretiminde yaşadığı sıkıntıları şöyle vurguluyor. “nedenini biraz hükümet politikalarında aramak lazım. Maliyetler inanılmaz derecede arttı. Ürün fiyatları ise artmadı , geriledi. Bundan 2 sene öncesi için söylüyorum , 2008 dip yılıydı. Ondan 5 yıl öncesinin fiyatlarıyla ürünü sattım ama maliyetlere baktığım zaman 3-4 kat artış vardı.
Karla zarar öyle bir noktaya gelmişti ki. Ben işi devam ettirmeyi verimlilik te yakalıyorum Yılın neredeyse 300 günü ne hafta sonu ne de bayram tatili var. 300 günü sabahtan aksama kadar arazimde geçirerek verimliliği yakalamaya çalışıyorum”. Amik Ovası’nı pamuk üretim merkezinden uzaklaştıran tek etmen Asi Nehrindeki su azalması değil. Pamuk bu yıla kadar üreticisine kazandırmıyordu. Son dönemde dünya pamuk fiyatlarındaki artış , Türkiye’ye de yansıdı. 2009 Ocak ayından itibaren hareketlenen pamuk fiyatları özellikle 2009/10 sezonundan sonra önemli bir artış gösterdi ve Mayıs 2010 da 3 .40 TL/Kg'a ulaştı. Peki, pamuk üreticisinin bu durumunun gerekçesi ne? Pamuk, yarattığı katma değer ve istihdam olanaklarıyla üretici ülkeler açısından büyük ekonomik öneme sahip bir ürün. İşlenmesi açısından çırçır sanayisinin, lifi ile tekstil sanayisinin, çekirdeği ile yağ ve yem sanayisinin, linteri ile de kağıt sanayisinin hammaddesi durumunda.
Sorunun kaynağını anlayabilmek için öncelikle Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2010 yılı Pamuk Raporuna bakmak gerekiyor. Dünyada sınırlı sayıda ülkenin ekolojisi pamuk tarımına el verdiğinden, dünya üretiminin yüzde 80‘ine yakınını Türkiye’nin de içinde bulunduğu az sayıda ülke üretiyor. Uluslararası Pamuk Danışma Kurulunun 2005-2010 arası 5 yıllık dönemin verileri incelendiğinde, dünyada ortalama 32.5 milyon hektar alanda pamuk ekimi yapıldığı ve bu ekimden ortalama 24 milyon ton lif pamuk elde edildiği görülüyor. Dünya da pamuk üretim alanlarının en geniş olduğu ülke Hindistan, ardından sırasıyla Çin, ABD, Pakistan, Özbekistan ve Brezilya geliyor. Dünyada en çok pamuk üreten ilk 7 ülke sırasıyla Çin, Hindistan, ABD, Pakistan. Brezilya, Özbekistan ve Türkiye. Tüketimde ise; ilk üç sırayı yine Çin, Hindistan ve Pakistan alırken onları sırasıyla Türkiye, ABD ve Brezilya izliyor. Son 10 yılda birim alandan elde edilen verimlerin ortalamasına göre ilk yedi ülke Avustralya, İsrail, Türkiye, Brezilya. Suriye, Çin ve Meksika. Son beş yılın ortalamasına göre dünyada en çok pamuk ithalatı yapan ilk yedi ülke Çin, Türkiye, Bangladeş, Endonezya, Pakistan, Tayland ve Vietnam. En çok ihracat yapan ilk yedi ülke sıralaması ise ABD, Hindistan, Özbekistan, Brezilya, Avustralya, Yunanistan ve Türkmenistan şeklinde. Türkiye, pamuk ekim alanı yönünden dünyada sekizinci. 2009-2010 sezonunda 13. sıraya gerilediğini not düşelim, birim alandan elde edilen lif pamuk verimi yönünden üçüncü. Pamuk üretim miktarı yönünden yedinci, pamuk tüketimi yönünden dördüncü, pamuk ithalatı yönünden ikinci ülke konumunda. Ayrıca GDO’suz pamuk üretimi yapan ülkeler değerlendirildiğinde Türkiye, bu alanda en verimli pamuk üretimi gerçekleştiren ülke USDA (ABD Tarım Bakanlığı) verilerine göre. 2006-2007 yılları arasında 26 milyon ton seviyelerinde gerçekleşen dünya pamuk üretimi 2008/2009 döneminde 23,4 (107,4 milyon balya). 2009/2010 döneminde ise 22,4 milyon ton (102,8 milyon balya) seviyelerine geriledi. Aynı dönemler için dünya tüketimi sırasıyla 23,9 milyon ton (109,9 milyon balya) ve 25,3 milyon ton (11,4 milyon balya) olarak gerçekleşti. Görüldüğü gibi 2009 yılı ile beraber dünya tüketimi yeniden canlandı ve 2010/11 döneminde de artışın devam edeceği tahmin ediliyor. Türkiye açısından stratejik bir niteliği bulunan pamuğun üretimi ve kullanımı, diğer bir ifade ile pamuk politikası, alenen tarım, sanayi ve ticaret politikaları ile uluslararası gelişmelerden yoğun bir şekilde etkileniyor. Türkiye'de pamuk tarımı genelde Ege Bölgesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Çukurova ve Antalya yörelerinde yapılıyor. Türkiye'nin lif pamuk üretiminin yaklaşık yüzde 50'si Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, yüzde 28'i Ege Bölgesinde, yüzde 21'i Çukurova'da ve yüzde 1’i Antalya yöresinde gerçekleştiriliyor.
Türkiye'nin pamuk üretiminde son yıllarda yaşanan düşüşe paralel olarak, dünyanın en kaliteli pamuklarının yetiştirildiği Ege Bölgesi’nde de pamuk üretimi önemli ölçüde geriledi. 2000 li yılların başlarında 300 bin ton seviyelerinde olan Ege Bölgesi pamuk üretimi 2009/10 sezonunda 75 bin ton seviyelerine düştü. Oysaki Türkiye'de 2006/07 dönemine kadar pamuk tüketimindeki artış dünya ortalamasının üstünde gerçekleşti. Bu dönemden sonra üretim ve tüketim değerlerinde ciddi düşüşler görüldü. Türkiye'de pamuk üretim maliyetlerinin fazla olması, destekleme primlerinin rakip ülkelere göre durumu, ABD gibi ülkelerin uyguladığı politikalar sonucu dünya fiyatlarıyla rekabet edilememesi sonucu pamuk ekim alanlarında başka ürünlerin tercih edilmesi gibi diğer çeşitli faktörlerin de etkisiyle üretim kritik bir seviyeye geldi. 2001-2002 ile 2007-08 arası yedi yıllık dönemin ortalamasına göre Türkiye dünya üretiminin yaklaşık yüzde 4 ünü üretirken, 2008-2009 döneminde yüzde 2. 2009-2010 döneminde ise yüzde 1.7’lik bir paya sahip oldu. Pamuk tohumu satımda Türkiye'de önemli bir pazar payına sahip olan ve konunun uzmanlarından Özbuğday Grup Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özbuğday, pamuk üretimindeki azalışın önemli gerekçelerinden birini, pamuk üretim maliyetlerinin yüksek olmasının finansman sağlanmasını zorlaştırması olarak görüyor. Özbuğday, 'Üreticiye piyasaların finansmanı daraltması ile üretici bankalara yöneldi ve kredi temin sıkıntısı oluştu' diyor. Ali Özbuğday’a göre pamuk üretimindeki azalışların diğer gerekçeleri ise şöyle sıralanıyor. 'Yurt içi alternatif ürünler arası parite oluşumunda, uluslararası piyasalarla dengelerin kurulamaması, küresel ekonomik daralmanın Türkiye tekstil sektörü tüketimini büyük oranda düşürmesi ve dolayısıyla pamuk üretimini kısıtlaması, ürün desteklemeleri hesaplanırken özellikle gümrük fon uygulamalarının destekleme pariteleri oluşumunda dikkate alınmaması, küresel iklim değişikliğine bağlı olarak kuraklığın artışının özellikle pamuk tarımının yapılmasını sınırlaması, endüstri bitkileri dışındaki domates, soğan, patates gibi alternatif ürünlerde getirinin daha yüksek olması.’’ Ali Özbuğday’a göre gelecek için karamsar olmamak gerekiyor. Çünkü pamuk tarımını destekleyen çok sayıda faktör de var. Özbuğday'a göre bu faktörlerin başında tarımsal mekanizasyonun yani makineli hasadın artmasıyla pamuk üretimindeki işçilik sıkıntısının ortadan kalkması geliyor. Özbuğday Grup Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özbuğday, pamuk tarımını destekleyen diğer unsurları da şöyle ifade ediyor. 'Yüksek verimli çeşitlerin kullanımı ile üreticinin dünyada en yüksek verim ortalamasına ulaşması tarımsal hibe ve faizsiz kredi ile alet ekipman ve sulama desteklerinin verilmesi ve ürün destekleme primlerinin arttırılması” Ali Özbuğday, pamuk tarımını artırmak için yapılması gerekenler konusunda da çok net açıklamalarda bulunuyor. Özbuğday'a göre yapılması gerekenler şöyle sıralanıyor. 'Ürün destekleme primlerinin tespitinde, uluslararası piyasalarda oluşan fiyat paritelerine paralel yurt içi ürün fiyat pariteleri oluşturulmalı, tüm üretim girdilerinin KDV oranı yüzde 1'e indirilmeli. Tarımsal sulamada kullanılan elektrik için daha düşük fiyatlı bir tarife uygulanmalı, ürün destekleme primleri ekim tarihinden önce bildirilmeli ve aynı yıl içerisinde ödenmeli, üretici için sağlanan kredi limitleri arttırılmalı, düşük faizli işletme kredisi verilmeli, tüm ülke çapında sulama projelerine ağırlık verilmeli, yerli hammadde girdisi kullanan tekstil fabrikaları, kullanım oranlarına göre desteklenmeli örneğin, ayçiçek te olduğu gibi eşdeğer miktar ithalat hakkı kotası verilmeli. Tekstil sektörünün yeniden canlanması için gerekli tedbirler alınmalı, Ticaret Borsaları sektörel kuruluşlar daha aktif olarak önce yerel daha sonra ülkesel ürün ekonomik analizlerini yaparak etkin olmalı, mutlaka uluslararası piyasalara entegre, kaliteli ve profesyonel ekonomistler istihdam edilmeli, GDO'suz Türk Pamuğu' (GMO Free) imajı tüm sektör paydaşlarınca kucaklanmalı. Türkiye’nin pamuk üretimi konusunda yanlışlıklar içinde olduğu aşikar. Hayatı için önemli bir karar vererek pamuk üretimini tercih eden Metin Ekal'ın söylediklerinden de herkesin alması gereken dersler var. Ancak en fazla ders alması gerekenler kuşku götürmeksizin Türkiye'nin tarım politikasına yön verenler.
Metin Ekal 2001 yılında İstanbul’da yaşıyordu. Boğaziçi Üniversitesi mezunu olan Ekal, çalıştığı bankanın üst düzey yöneticisiydi. O yıllarda çiftçilikle ilgisi doğduğu topraklardı. Ekal’ın doğduğu topraklar bugün pamuk denince ilk akla gelen yerlerden biri olan Amik Ovası. Amik Ovası başta Asi nehri olmak üzere, Karasu ve Afrin Çayı ile besleniyor.
Pamuk üreticisi Metin Ekal , “ Son yıllarda her ne kadar vazgeçirilmeye çalışılsak da ekim yapıyoruz. Ama ekim alanlarımızda minimumlara düştü” diyor.
Metin Ekal 2001 yılında İstanbul’da yaşıyordu. Boğaziçi Üniversitesi mezunu olan Ekal, çalıştığı bankanın üst düzey yöneticisiydi. O yıllarda çiftçilikle ilgisi doğduğu topraklardı. Ekal’ın doğduğu topraklar bugün pamuk denince ilk akla gelen yerlerden biri olan Amik Ovası. Amik Ovası başta Asi nehri olmak üzere, Karasu ve Afrin Çayı ile besleniyor. Amik ovasını da içine alan Hatay da pamuk üretimi çok eskiye dayanıyor. Bundan çok değil 10 yıl önce pamuk ekimi 600 bin dekarla başlarken son yıllarda Asi Nehri’ndeki su azalmalarından dolayı , yani susuzluktan kaynaklı ekim alanı pamuktan mısıra kaydı. Pamuk nisan ayında ekiliyor , ilk suyunu haziran ayının ortalarından sonra istiyor. Mısır ise Şubat ayında ekiliyor , haziran ayında sulaması bitmiş oluyor. Asi Nehri’ndeki su azalmaları ise Türkiye’nin su bölüşümü denince ilk akla gelen komşusundan kaynaklanıyor. Son yıllarda artan kuraklıktan dolayı Suriye , Asi Nehri’ni içme suyu olarak da kullandığından barajları kapatıyor. Özellikle yaz döneminde Amik ovasında su ihtiyacı artıyor. Ovaya bırakılan su ise tarımsal sulama için yetmiyor. Aynı zamanda çiftçi de olan Metin Ekal’ın babası 2001 yılında hayatını kaybetmiş. Metin Ekal için karar zamanı gelmiş ; ya iyi bir işi ve alıştığı hayatının olduğu İstanbul’u tercih edecek ya da baba mirası topraklara sahip çıkacak ve merkezine pamuk üretimini alan profesyonel çiftçiliğe başlayacaktı. Ekal o günleri şöyle anlatıyor : “ çiftçiliğe başlarken iyi bir işim vardı. Bir karar vermem gerekiyordu , çiftçilik mi , profesyonel iş hayatımı ? O zaman yaptığım analiz ve fizibiliteler doğrultusunda çiftçilik cazip geldi. Profesyonel hayattan vazgeçtim. 25 sene İstanbul’da yaşadım. Geldim çiftçiliğe başladım.” Verdiği önemli karar sonrasında kolları sıvayan Ekal , hemen mevcut durumu analiz etmeye başlamış. O yıllarda 800 dönüm arazisi bulunan Metin Ekal , bunun yeterli olmayacağını fark etmiş. Aldığı icarlarla bugün 1800 dönüm bir araziye sahip olan Ekal , arazisinin yaklaşık 3 te birine pamuk ektiğini belirtiyor. Arazisinde kalan bölümlere de mısır ve buğday eken Ekal ,”pamuk , içinde bulunduğumuz Amik ovasının vazgeçilmezidir. Son yıllarda her ne kadar vaz geçirilmeye çalışılsak da ekim yapıyoruz. Ama ekim alanlarımızda minimumlara düştü.” Diyor.
Ekal , bugün olsa çiftçilik yerine profesyonel hayatı tercih edeceğini de vurguluyor. Nedeni ise son derece çarpıcı , Ekal pamuk üretiminde yaşadığı sıkıntıları şöyle vurguluyor. “nedenini biraz hükümet politikalarında aramak lazım. Maliyetler inanılmaz derecede arttı. Ürün fiyatları ise artmadı , geriledi. Bundan 2 sene öncesi için söylüyorum , 2008 dip yılıydı. Ondan 5 yıl öncesinin fiyatlarıyla ürünü sattım ama maliyetlere baktığım zaman 3-4 kat artış vardı.
Karla zarar öyle bir noktaya gelmişti ki. Ben işi devam ettirmeyi verimlilik te yakalıyorum Yılın neredeyse 300 günü ne hafta sonu ne de bayram tatili var. 300 günü sabahtan aksama kadar arazimde geçirerek verimliliği yakalamaya çalışıyorum”. Amik Ovası’nı pamuk üretim merkezinden uzaklaştıran tek etmen Asi Nehrindeki su azalması değil. Pamuk bu yıla kadar üreticisine kazandırmıyordu. Son dönemde dünya pamuk fiyatlarındaki artış , Türkiye’ye de yansıdı. 2009 Ocak ayından itibaren hareketlenen pamuk fiyatları özellikle 2009/10 sezonundan sonra önemli bir artış gösterdi ve Mayıs 2010 da 3 .40 TL/Kg'a ulaştı. Peki, pamuk üreticisinin bu durumunun gerekçesi ne? Pamuk, yarattığı katma değer ve istihdam olanaklarıyla üretici ülkeler açısından büyük ekonomik öneme sahip bir ürün. İşlenmesi açısından çırçır sanayisinin, lifi ile tekstil sanayisinin, çekirdeği ile yağ ve yem sanayisinin, linteri ile de kağıt sanayisinin hammaddesi durumunda.
Sorunun kaynağını anlayabilmek için öncelikle Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2010 yılı Pamuk Raporuna bakmak gerekiyor. Dünyada sınırlı sayıda ülkenin ekolojisi pamuk tarımına el verdiğinden, dünya üretiminin yüzde 80‘ine yakınını Türkiye’nin de içinde bulunduğu az sayıda ülke üretiyor. Uluslararası Pamuk Danışma Kurulunun 2005-2010 arası 5 yıllık dönemin verileri incelendiğinde, dünyada ortalama 32.5 milyon hektar alanda pamuk ekimi yapıldığı ve bu ekimden ortalama 24 milyon ton lif pamuk elde edildiği görülüyor. Dünya da pamuk üretim alanlarının en geniş olduğu ülke Hindistan, ardından sırasıyla Çin, ABD, Pakistan, Özbekistan ve Brezilya geliyor. Dünyada en çok pamuk üreten ilk 7 ülke sırasıyla Çin, Hindistan, ABD, Pakistan. Brezilya, Özbekistan ve Türkiye. Tüketimde ise; ilk üç sırayı yine Çin, Hindistan ve Pakistan alırken onları sırasıyla Türkiye, ABD ve Brezilya izliyor. Son 10 yılda birim alandan elde edilen verimlerin ortalamasına göre ilk yedi ülke Avustralya, İsrail, Türkiye, Brezilya. Suriye, Çin ve Meksika. Son beş yılın ortalamasına göre dünyada en çok pamuk ithalatı yapan ilk yedi ülke Çin, Türkiye, Bangladeş, Endonezya, Pakistan, Tayland ve Vietnam. En çok ihracat yapan ilk yedi ülke sıralaması ise ABD, Hindistan, Özbekistan, Brezilya, Avustralya, Yunanistan ve Türkmenistan şeklinde. Türkiye, pamuk ekim alanı yönünden dünyada sekizinci. 2009-2010 sezonunda 13. sıraya gerilediğini not düşelim, birim alandan elde edilen lif pamuk verimi yönünden üçüncü. Pamuk üretim miktarı yönünden yedinci, pamuk tüketimi yönünden dördüncü, pamuk ithalatı yönünden ikinci ülke konumunda. Ayrıca GDO’suz pamuk üretimi yapan ülkeler değerlendirildiğinde Türkiye, bu alanda en verimli pamuk üretimi gerçekleştiren ülke USDA (ABD Tarım Bakanlığı) verilerine göre. 2006-2007 yılları arasında 26 milyon ton seviyelerinde gerçekleşen dünya pamuk üretimi 2008/2009 döneminde 23,4 (107,4 milyon balya). 2009/2010 döneminde ise 22,4 milyon ton (102,8 milyon balya) seviyelerine geriledi. Aynı dönemler için dünya tüketimi sırasıyla 23,9 milyon ton (109,9 milyon balya) ve 25,3 milyon ton (11,4 milyon balya) olarak gerçekleşti. Görüldüğü gibi 2009 yılı ile beraber dünya tüketimi yeniden canlandı ve 2010/11 döneminde de artışın devam edeceği tahmin ediliyor. Türkiye açısından stratejik bir niteliği bulunan pamuğun üretimi ve kullanımı, diğer bir ifade ile pamuk politikası, alenen tarım, sanayi ve ticaret politikaları ile uluslararası gelişmelerden yoğun bir şekilde etkileniyor. Türkiye'de pamuk tarımı genelde Ege Bölgesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Çukurova ve Antalya yörelerinde yapılıyor. Türkiye'nin lif pamuk üretiminin yaklaşık yüzde 50'si Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, yüzde 28'i Ege Bölgesinde, yüzde 21'i Çukurova'da ve yüzde 1’i Antalya yöresinde gerçekleştiriliyor.
Türkiye'nin pamuk üretiminde son yıllarda yaşanan düşüşe paralel olarak, dünyanın en kaliteli pamuklarının yetiştirildiği Ege Bölgesi’nde de pamuk üretimi önemli ölçüde geriledi. 2000 li yılların başlarında 300 bin ton seviyelerinde olan Ege Bölgesi pamuk üretimi 2009/10 sezonunda 75 bin ton seviyelerine düştü. Oysaki Türkiye'de 2006/07 dönemine kadar pamuk tüketimindeki artış dünya ortalamasının üstünde gerçekleşti. Bu dönemden sonra üretim ve tüketim değerlerinde ciddi düşüşler görüldü. Türkiye'de pamuk üretim maliyetlerinin fazla olması, destekleme primlerinin rakip ülkelere göre durumu, ABD gibi ülkelerin uyguladığı politikalar sonucu dünya fiyatlarıyla rekabet edilememesi sonucu pamuk ekim alanlarında başka ürünlerin tercih edilmesi gibi diğer çeşitli faktörlerin de etkisiyle üretim kritik bir seviyeye geldi. 2001-2002 ile 2007-08 arası yedi yıllık dönemin ortalamasına göre Türkiye dünya üretiminin yaklaşık yüzde 4 ünü üretirken, 2008-2009 döneminde yüzde 2. 2009-2010 döneminde ise yüzde 1.7’lik bir paya sahip oldu. Pamuk tohumu satımda Türkiye'de önemli bir pazar payına sahip olan ve konunun uzmanlarından Özbuğday Grup Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özbuğday, pamuk üretimindeki azalışın önemli gerekçelerinden birini, pamuk üretim maliyetlerinin yüksek olmasının finansman sağlanmasını zorlaştırması olarak görüyor. Özbuğday, 'Üreticiye piyasaların finansmanı daraltması ile üretici bankalara yöneldi ve kredi temin sıkıntısı oluştu' diyor. Ali Özbuğday’a göre pamuk üretimindeki azalışların diğer gerekçeleri ise şöyle sıralanıyor. 'Yurt içi alternatif ürünler arası parite oluşumunda, uluslararası piyasalarla dengelerin kurulamaması, küresel ekonomik daralmanın Türkiye tekstil sektörü tüketimini büyük oranda düşürmesi ve dolayısıyla pamuk üretimini kısıtlaması, ürün desteklemeleri hesaplanırken özellikle gümrük fon uygulamalarının destekleme pariteleri oluşumunda dikkate alınmaması, küresel iklim değişikliğine bağlı olarak kuraklığın artışının özellikle pamuk tarımının yapılmasını sınırlaması, endüstri bitkileri dışındaki domates, soğan, patates gibi alternatif ürünlerde getirinin daha yüksek olması.’’ Ali Özbuğday’a göre gelecek için karamsar olmamak gerekiyor. Çünkü pamuk tarımını destekleyen çok sayıda faktör de var. Özbuğday'a göre bu faktörlerin başında tarımsal mekanizasyonun yani makineli hasadın artmasıyla pamuk üretimindeki işçilik sıkıntısının ortadan kalkması geliyor. Özbuğday Grup Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özbuğday, pamuk tarımını destekleyen diğer unsurları da şöyle ifade ediyor. 'Yüksek verimli çeşitlerin kullanımı ile üreticinin dünyada en yüksek verim ortalamasına ulaşması tarımsal hibe ve faizsiz kredi ile alet ekipman ve sulama desteklerinin verilmesi ve ürün destekleme primlerinin arttırılması” Ali Özbuğday, pamuk tarımını artırmak için yapılması gerekenler konusunda da çok net açıklamalarda bulunuyor. Özbuğday'a göre yapılması gerekenler şöyle sıralanıyor. 'Ürün destekleme primlerinin tespitinde, uluslararası piyasalarda oluşan fiyat paritelerine paralel yurt içi ürün fiyat pariteleri oluşturulmalı, tüm üretim girdilerinin KDV oranı yüzde 1'e indirilmeli. Tarımsal sulamada kullanılan elektrik için daha düşük fiyatlı bir tarife uygulanmalı, ürün destekleme primleri ekim tarihinden önce bildirilmeli ve aynı yıl içerisinde ödenmeli, üretici için sağlanan kredi limitleri arttırılmalı, düşük faizli işletme kredisi verilmeli, tüm ülke çapında sulama projelerine ağırlık verilmeli, yerli hammadde girdisi kullanan tekstil fabrikaları, kullanım oranlarına göre desteklenmeli örneğin, ayçiçek te olduğu gibi eşdeğer miktar ithalat hakkı kotası verilmeli. Tekstil sektörünün yeniden canlanması için gerekli tedbirler alınmalı, Ticaret Borsaları sektörel kuruluşlar daha aktif olarak önce yerel daha sonra ülkesel ürün ekonomik analizlerini yaparak etkin olmalı, mutlaka uluslararası piyasalara entegre, kaliteli ve profesyonel ekonomistler istihdam edilmeli, GDO'suz Türk Pamuğu' (GMO Free) imajı tüm sektör paydaşlarınca kucaklanmalı. Türkiye’nin pamuk üretimi konusunda yanlışlıklar içinde olduğu aşikar. Hayatı için önemli bir karar vererek pamuk üretimini tercih eden Metin Ekal'ın söylediklerinden de herkesin alması gereken dersler var. Ancak en fazla ders alması gerekenler kuşku götürmeksizin Türkiye'nin tarım politikasına yön verenler.